
Bir işe girebilmek ve o işte devam edebilmek için birtakım teknik becerilere sahip olman gerektiğini zaten biliyorsun. Bir diş doktoru olmak için nasıl kanal tedavisi yapılacağını bilmen veya bir yazılımcı olmak için en azından birkaç programlama dili bilmen gerekiyorsa öyle.
Diş ağrın için kanal tedavisi konusunda eşit derecede uzman iki doktor arasından bir seçim yapman gerektiğinde neye dikkat edersin peki? Seni, o gün bakması gereken onlarca hastadan yalnızca biri olarak gören somurtkan uzmana mı gidersin yoksa seninle iletişim kuracak, ağrının sebebini sana anlatabilecek ve soracağın soruları cevaplayabilecek güler yüzlü uzmana mı? Cevabı az çok tahmin edebiliyoruz.
Geleceği düşünelim: Kendi şirketini kurma aşamasındasın ve şirketin internet sitesi için yazılımcılarla mülakatlar yapıyorsun. Adayların sayısını 2’ye indirdin; son iki aday da aynı dilleri biliyor ve aynı okulun aynı bölümünden, aynı not ortalamalarıyla mezunlar. Biri iş hakkında oldukça heyecanlı, bir takımla çalışmaya hevesli ve şimdiden site hakkında senin daha önce düşünmediğin fikirlere sahip. Diğeri ise sen soru sormadığında çok konuşmayan, aktardığın her fikri onaylayan ve olası kriz senaryolarında bocalayan biri. Hangisini işe alacağın neredeyse belli, değil mi?
Bir mesleğin gerektirdiği teknik becerilere “hard skills” denir. Literatürde “zor beceriler” olarak da karşımıza çıkan bu terim endüstriye hatta işe ve pozisyona bağlı teknik bilgilere dayanır. Bu tür beceriler, öğrenilebilir ve öğretilebilir olmakla beraber pratik yaptıkça da gelişim gösterirler. Diş doktorunun kanal tedavisi uzmanlığı da yazılımcının programlama dili uzmanlığı da bu tür teknik becerilerdir. Bunlar, mesleklerin olmazsa olmazlarıdır. İşlem yapmayı bilmeyen bir matematik öğretmeni, araba kullanmayı bilmeyen bir şoför veya dikiş dikmeyi bilmeyen bir terzi düşünülemez.
Bir işe girebilmek için sahip olmanız gereken bu teknik beceriler, çoğu zaman sizi yukarıya taşımaktan ziyade sahip olduğunuz konumu korumanıza yardımcı olabilir. Genellikle sizi yukarıya taşıyacak, meslektaşlarınızdan sizi ayıracak olan özellikler ise teknik olmayan, “yumuşak beceriler” olarak bilinen “soft skills”dir. Ne kadar kapsamlı bir dizayn bilginiz olursa olsun, eğer karşı tarafa tasarımlarınızı aktarmakta zorluk çekiyorsanız üst düzey bir tasarımcı olmanız hayli zor olur. Bu teknik olmayan beceriler sektörler üstü olup hangi alanda çalışırsanız çalışın işinize yarayacaktır. Duygusal zeka ile yakın bir ilişkiye sahip olduklarından ötürü daha çok doğal yeteneklerdir ve her ne kadar geliştirilebilseler de teknik beceriler kadar kolayca öğrenilip öğretilemezler.
Zor beceriler iş bazlı olduklarından, yumuşak beceriler ise insani özellikler olduklarından dolayı içerikleri basit bir şekilde listelenemez; fakat genel olarak bakıldığında bu iki tip becerinin temel farklılıklarını şu şekilde özetleyebiliriz:
Teknik/Zor Beceriler |
Teknik Olmayan/Yumuşak Beceriler |
Sektör veya iş bazlı |
Sektörler üstü |
Teknik bilgi temelli |
Duygusal zeka temelli |
Çalışma ile öğrenilir |
Doğal yetenekler |
Bunlarla birlikte, zor becerilerini gönül rahatlığıyla özgeçmişine yazabilirsin; fakat yumuşak becerilerini yazmaktansa görüşmelerde bu becerilerini göstermek her zaman çok daha olumlu bir izlenim bırakacaktır. Bir işin ne ölçüde teknik ne ölçüde teknik olmayan beceri gerektirdiğini kestirebilmek zor olsa ve her ne kadar bazı işler neredeyse tamamen teknik beceriler üzerinden yürüse de SMB World’ün 2016 yılında yaptığı araştırmada CEO’ların %72’sinin yumuşak becerilerin zor becerilerden daha önemli olduğunu belirttiklerini de unutmamalısın [1].